Anadolu ve Mezopotamya coğrafyaları, dünya üzerindeki ilk yerleşim yerleridir. İlk çağlardan beri çok farklı medeniyetler, çok farklı devletler bu topraklarda kurula gelmiştir. Dolayısıyla Anadolu üzerinde bulunan Osmaneli de, çağlar boyunca değişik uygarlıkların bıraktıkları mirasa sahip olmuştur.
Eski bir yerleşim merkezi olan Osmaneli’nin adı, 1914 yılına kadar Melagina, Leukae, Lefke ve Pefka olarak geçmektedir. Lefke ve Pefka adlarının Rumca’da “kavaklık güzel yer”, “kavaklık ve çamlık güzel yer ve “bağlık, bahçelik ve kavaklık güzel yer” anlamlarını taşıdığını belirten üç farklı ifade vardır. Osmaneli’nden geçen Sakarya nehrinin kenarında bulunan kavaklıklar, çam ağaçlarının oluşturduğu ormanlar ve üzüm bağlarının bulunması, ayrıca İznik’in güneye açılan kapısının isminin “Lefke Kapı” olması bu tanımları desteklemektedir.
Bilecik ili, dolayısıyla Osmaneli (Lefke) kenti, Antik Çağ’da Bithynia Bölgesi içerisinde yer alan Nikaia kentinin sınırları içinde yer almaktaydı. Bithynia bölgesi; günümüzde Bilecik, İstanbul’un Anadolu yakası, Kocaeli, Adapazarı, Bolu ve Bursa’yı içine alır. Osmaneli ilçesinin içinde bulunduğu Bithynia Bölgesi’nin tarihi Neolitik Dönem’e kadar uzanmaktadır. Neolitik dönem, tarihi uzantıda 9000-5500 yıllarını kapsar. Bu bilgiler ışığında Osmaneli’nin tarihsel geçmişinin M.Ö. 8000’li yıllara kadar uzandığı tahmin edilmektedir.
Tarihler 1308 yılını gösterdiğinde Lefke (Osmaneli), Osman Gazi tarafından sulh yolu ile Osmanlı topraklarına katıldı. Böylece Lefke (Osmaneli)’de kalıcı bir Osmanlı idaresi başlamış oldu. Lefke (Osmaneli), Osmanlı döneminde önemli bir geçit yeri oldu, ticari sefer ve hac yolu üzerinde bir menzil noktası olarak önemini her daim korudu.