Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914 yılında dünyaya gelmiştir. Yenilikçi garip akımının kurucularından biridir. Türk şiirinde ki eski yapıyı değiştirmeyi amaçladı. Orhan Veli, şiirin yanında, makale, hikaye ve deneme yazıları yazmıştır. 14 Kasım 1950 yılı 36 yaşında vefat etmiştir.
2017 yılında Ayhan Hülagü’nün Kolektif Sanat için yaptığı söyleşi…
Ev sahibi iki dakika sonra tekrar beliriyor köşede. 71 yıl öncesindeyiz… Saçları simsiyah, gözler ay ışığı gibi parlıyor. Kucağındaki defterleri masaya yığıp ayaklarını altına çekip sedire oturuyor. Tozlu koltukta bu kez Orhan Veli var. İçeride Sabahattin Eyüboğlu, Melih Cevdet Anday gibi yazarların sesi yükselirken Orhan Veli‘den çıt çıkmıyor. Genç kızı hayranlıkla seyre dalıyor. Bella tedirgin olup, soruyor: Neyin var, ne oldu?. Ama cevap yok. Sonra defterini alıp bir şeyler yazıyor. “Epeyce yaklaşmışım… Duyuyorum anlatamıyorum.” Defteri uzatıyor, ‘Al’ diyor ‘Sana yazdım.’ Genç kız şiiri usulca okuyor, teşekkür etmekle yetiniyor.
Köşeden bir ses geliyor. Adına şiirler yazılan kadın tabloların önünde. Orhan Veli kayboluyor ortadan. Anlatamadım, diyor: “Olay Sabahattin Eyüboğlu‘nun evinde geçti. Kimseye anlatamadım. Defteri kaybettiğim için herkesten sakladım. Ukala bir kadın çıkar, ‘bana yazdı’ der. Böyle tartışmaların içinde bulunmak istemediğim için söylemedim.” Ünlü şairin Sere Serpe şiirini yazdığı kadın, masum birkaç cümleyle Anlatamıyorum şiirinin hikâyesini paylaşmış oluyor. Hatta “olmaz ki, böylede yatılmaz ki” dizellerinden daha güzel, anlamlı, dokunaklı olduğunun altını çize çize.Bella, yeniden sandalyeye yerleşiyor. Orhan Veli’nin anlatamadıklarını anlatıyor. Hikâyeleri bir masal gibi geliyor kulağa. Edebiyat dünyasının birçok ismini tanıyor çünkü. Sabahattin Ali’yi, Bedri Rahmi’yi, Melih Cevdet’i Hasan Ali Yücel’i… Yollarının, eniştesi Erol Güney‘in evinde kesiştiğinden bahsediyor.
Zaman akıyor, söz Bella ile Orhan Veli’nin ilk tanışmalarına geliyor. Kelimeler ağzından dökülüyor: “16-17 yaşında eskrim şampiyonası için Ankara’ya gittim. Gelmişken bir de ablamı ziyaret ettim. İşte o gün Orhan’ı gördüm. Melih Cevdet, Sabahattin Eyüboğlu toplanmış sohbet ediyorlar. Hasanoğlan’da derse başlayınca daha samimi olduk, yakınlaşmamız o zaman oldu, sık sık ziyaretime gelirdi. Evimiz küçüktü ama muhabettimiz büyüktü!”
Sonraları Orhan Veli’yle sık sık görüştüğünü söylüyor. Hasanoğ-lan’daki köy enstitüsüne kadın öğretmen olarak atandığında yanına gelip gittiğini… Bella’ya hiç açılmamış. Platonik bir aşık olarak kalmış. Bir gece şöyle bir olay olmuş hatta: Cahit Sıtkı, Melih Cevdet, Necati Cumalı sohbeti sırasında Orhan Veli’nin sevgilisi Nahid Hanım bağırmaya başlıyor: ‘Orhan benimdir. Kimseye kaptırmam’ Bella orada küçülüyor, buharlaşmak istiyor adeta. Sevgilisi olan bir erkeğe yan gözle bakmayan kadın, bundan sonra Orhan Veli sayfasını tamamen kapatıyor.
Bella, Orhan Veli’nin kendine âşık olduğunu biraz geç fark ettiğinin söylüyor. “İkili oynamak istemiyordu. Çok kibar bir adamdı. İki tane kostümü vardı, sürekli onları giyerdi. Bir kere Sabahattin Ali’yle takside giderken ellerinin güzel olduğunu söyledim. Anlamıştır herhalde. Başka bir şey olmadı. Onunla ilgili bir keşkem yok!” diyor bunun için.
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Orhan Veli Kanık