Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Yenidoğan Yoğun Bakım Uzmanı Prof. Dr. İpek Akman, prematüre bebeklere ilişkin bilgiler veriyor
Doğumun 37. gebelik haftasından önce olması durumu, tıpta “prematüre doğum” olarak tanımlanmakta ve bebek organ sistemleri tam olarak olgunlaşmadan dünyaya geldiği için bazı sorunlarla karşılaşılma riski artmaktadır. Bebeğin gebelik haftası ve doğum ağırlığı ne kadar küçükse, riskler o kadar fazladır. Özellikle 32 haftadan önce ve 1500 gramdan düşük ağırlıkta doğum gerçekleşmişse bu risk daha da yüksektir.
Günümüzde obstetrik bakımdaki (gebelik takibi) gelişmeler sonucunda riskli hamilelikler erken saptanarak, uygun tedavi ile anne ve bebeğin sağlığı korunmaya çalışılmaktadır. Buna rağmen, bazı durumlarda ‘prematüre doğum’ kaçınılmaz olmaktadır. Neonatolojideki (Yenidoğan Bilim Dalı) ilerlemelerle çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerin sağ kalımları giderek artmaktadır. Ülkemizde de doğum ağırlığı 750-1000 gram olan bebeklerde sağ kalım yüzde 70 oranında, doğum ağırlığı 1000 gramın üzerindeyse yüzde 90’nın üzerinde mümkün olmaya başlamıştır.
Prematüre bebek riski pek çok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilirken, bunlar arasında yüzdesel olarak en yüksek olanlar şöyle sıralanabilir:
Bağışıklık sistemi, antikor geçişi ve organ gelişimi tam olmayan prematüre bebeklerde en sık görülenler problemler şunlardır:
Prematüre dünyaya gelen bebeklere uygulanan bütün tedavi ve müdahalelere rağmen, kimi zaman doğumdan önce ve doğumdan hemen sonra ortaya çıkan sağlık sorunları kalıcı olabiliyor. Bunlar arasında bebeğin hastanede kaldığı erken dönemde solunum sıkıntısı (RDS), beslenme problemleri, enfeksiyonlara yatkınlık, beyinde kanamalar ve oksijen düşüklüğüne bağlı hasar oluşumu ve kemik erimesi gibi sorunlar başta geliyor. Taburculuk sonrasındaki dönemde ise prematüre bebeklerin yüzde 10’unda yeterli kilo alamama ve göz sorunları görülürken, yüzde 5-10’unda nörolojik sorunlara, sadece yüzde 1’inde ise işitme sorunlarına rastlanmaktadır.
Koru Ankara Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Uzm. Dr. Hakan Balta, prematüre bebeklerin gelişim sürecine ilişkin bilgiler verdi.
Gelişimin, çocuğun zihinsel, duygusal, iletişim, dil, hareket gelişimini, aynı zamanda ilişki kurma, davranış, görme, işitme gibi duyusal özelliklerini tanımladığını belirten Uzm. Dr. Hakan Balta, prematüre doğan bebeklerin bu riskleri nedeniyle ayrıntılı gelişimsel değerlendirme ve destek izlemleri gerektiğini vurguladı. Balta, “Prematüre bebeklerin, yaşadığı sağlık sorunlarının yanında kendilerine ait güçlü yetileri ve ailelerinden aldıkları destek, bebeğin gelişimini belirleyen temel öğelerdendir” dedi.
Premetüre bebeklerin, hareket alanında sorunlar yani kaslarda zayıflık, sertlik, spastisite gibi durumlar, zihinsel gecikme, görme, işitme gibi işlevlerde zorluk, duygusal, sosyal alanlarda zorluk, solunum sistemi ile ilgili bulgular, beslenme zorlukları ve nöbet geçirme gibi sağlık sorunları olabildiğini ifade eden Uzm. Dr. Balta, prematüre bebeklerin, uzun dönem izlemlerinde karşılaşabilecekleri bazı sorunlar olabileceğini de söyledi. Uzm. Dr. Balta “Öğrenme ve anlama zorlukları, zihinsel gecikme, dikkat zorlukları, davranış sorunları, kaygı ya da depresyon bulguları, okul sorunları olabilmektedir” diye konuştu.
Bu sorunların her prematüre bebekte olmayacağını ancak erken doğan bebeğin gelişimlerinin bu riskler açısından düzenli aralıklarla izlenmesi ve desteklenmesi gerektiğini ifade eden Balta, gelişimsel pediatrinin, gelişim bilimini ve prematüre bebekler için bilimsel kanıtlara dayanan uygulamaları izleyerek geliştirdiğini belirtti.
Okan Üniversitesi Hastanesi Yenidoğan Uzmanı Yrd. Doç. Şenol Bozdağ, prematüre doğumda bebeklerin taburcu olmasının ardından dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.
37 haftadan önce doğan bu bebeklerin ve annelerinin yaşadıkları zorluklara dikkat çeken Yenidoğan Uzmanı Yrd. Doç. Şenol Bozdağ, “Doğumdan hemen sonra bebek, aldığı ilk soluk ile birlikte anne karnındaki dolaşım sisteminden tamamen farklı bir sisteme uyum göstermek zorundadır. Prematüre bebeklerin doğum haftaları küçüldükçe, artan oranda başta solunum sistemi olmak üzere diğer organ sistemlerinde de sıkıntılar baş gösterir. Bu nedenle prematüre doğacak bebeğin yenidoğan yoğun bakım ünitesinin olduğu merkezlerde dünyaya gelmesi önemlidir” dedi.
Yrd. Doç. Şenol Bozdağ, bebeklerin anne rahmindeki doğal olarak karşılanan ihtiyaçlarını, suni olarak yaratmaya çalıştıklarını, ancak bu desteğin, asla anne rahminde sağlanan binlerce fonksiyonları karşılayacak bir destek olamayacağını belirtiyor.
Prematüre bebeklerin doğum sonrası yaşadığı zorlu süreç hakkında Yrd. Doç. Şenol Bozdağ şunları söylüyor: “Akciğerleri henüz tam gelişmemiş olduğundan, çok özel solunum cihazlarıyla, soluk borularına yerleştirilen küçük hortumlarla yaşama tutunmaya çalışırlar. Dolaşım sistemleri o kadar zayıftır ki, ilaç destekleri gerekebilir. Bağışıklık sistemleri henüz gelişmemiş olduğundan, basit mikroplardan bile kolaylıkla etkilenirler. Beyin damarları, kanamaya o kadar hassastır ki, beyin içinde kanamalar oluşabilir. Sindirim sistemleri, gelişimini henüz tamamlayamadıklarından, midelerine yerleştirilen sondalarla damla damla beslenirler. Kısaca, biz doktor ve hemşireler, onların yaşama tutunabilmeleri için her türlü yaşamsal desteği dışarıdan sunmaya çalışıyoruz. Bu nedenle prematüreliği önlemek prematüreliği tedavi etmekten daha kolay, daha verimli, daha ucuz ve insanidir.”
Şenol Bozdağ’a göre prematüre doğumların engellenmesinde bir noktaya kadar dikkat edilirse oranlar azalabiliyor. “Anne bu noktada öncelikle gebe kalmayı düşündüğü andan itibaren, kadın doğum uzmanı ile görüşmeye başlamalı. Sonrasında elbette ki doğal ve sağlıklı beslenmek ve yaşam şartlarını buna uygun hale getirmek prematüre doğumu engelleyecek temel faktörlerdir.”
Bağışıklık sistemi henüz olgunlaşmadan doğan bebeklerde emme, yutma, nefes alma ve tüm bunların koordinasyonunda yaşanan birçok sorun ortaya çıkıyor. Yrd. Doç. Şenol Bozdağ, prematüre doğan bebekte özellikle ilk beslenmenin kolostrum denen, anneden gelen ilk sütle yapılmasının çok önemli olduğunu söylüyor.
Yrd. Doç. Şenol Bozdağ, bebeğin dış ortama uyum sürecinde yaşanan sorunları ise şöyle açıklıyor: “Beslenme sırasında yaşanan soluk tutma, morarma atakları, emme, yutma ve nefes alma koordinasyonun içerisinde sık yaşanan sorunlardan. Prematüre bebeklerde midede yemek borusuna besin kaçması, kalp atımında yavaşlama ve morarma atakları yaşanması muhtemel durumlardır.”
Ailelerin doğru bildiği yanlışlardan biri de, yeni doğan bebeğin premature olup olmadığının kilosuna göre belirlenebilecek olduğudur. Yrd. Doç. Şenol Bozdağ doğum kilosunun, bebeğin prematüre olup olmadığını göstermeyeceğini, çok zayıf bir bebeğe premature teşhisi konulmazken, daha kilolu doğan bir bebeğin prematüre olabileceğini belirtiyor. Yrd. Doç. Şenol Bozdağ, prematüre teşhisinin 37. haftadan önce doğan bebeklere konduğunu söylüyor.
Acıbadem Kadıköy Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Atalay Demirel, prematüre bebeklerin bakımında dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.
Prematüre bebeklerin doğum haftalarına bağlı olarak hayati risk taşıyan sağlık sorunlarıyla karşılaşabildiklerini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Atalay Demirel “Bu nedenle prematüre bebeklerin özellikle ilk 3 yıldaki bakımları hayati önem taşımaktadır” diyor. Yrd. Doç. Dr. Atalay Demirel, ihmale gelmez o kriterleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Enfeksiyon riskleri diğer yenidoğanlara göre çok daha yüksek olduğundan bakımları hata kaldırmıyor. Riskler, hastanede doğum sonrası yenidoğan alanında uzmanlaşmış hekimlerin kontrolünde en aza indirilebilirken, bebek taburcu edildikten sonra, evde son derece özen gerektiren bir bakım şart! Eve gelen ziyaretçilerin ya da aile üyelerinden birinin hasta olması durumunda bebeğe yaklaşmamaları, odanın sık sık havalandırılması, kirli bebek bezinin hemen bir poşete konularak evden dışarı çıkarılması, ellerin sık ve düzenli yıkanması özellikle annenin her emzirme öncesi kişisel hijyenini sağlamış olması çok büyük önem taşıyor.
Doğumdan sonraki en büyük mucize olan anne sütü, prematüre bebekler için hayat kurtarıcı özellik taşıyor. Yapılan çalışmalar, anne sütü ile beslenen prematüre bebeklerin fiziksel ve ruhsal gelişimlerinin çok daha hızlı olduğunu gösteriyor. Zira prematüre bebeği olan annenin sütü, onun ihtiyaçlarına cevap verecek içerikte oluyor. Hayati riske yol açabilen enfeksiyonlara karşı koruma sağlarken, bağırsak problemleri daha az yaşanıyor, anne ile bebeğin arasındaki bağ güçleniyor. Bu nedenle bebeğinizi bol bol emzirin. Anne sütünün yetersiz kaldığı durumlarda hekimin önerisiyle özel takviye besinler gerekiyor.
Gerek prematüre gerekse vaktinde doğmuş tüm bebeklerin, muayenelerinin düzenli yapılması çok önemli. Bununla birlikte prematüre bebeklerin göz muayenesi, işitme muayenesi, nörolojik muayene ve fizyoterapi gibi periyodik olarak takip edilmesi gereken özel muayeneleri de bulunuyor. Yoğun bakım servisinden taburcu olurken planlanmış olan takiplerin zamanında ve yetkin yerlerde yapılması prematüre bebeklerin ömürlerini daha sağlıklı geçirmesi için çok önemli. Aşıları ise doğum yaşlarına uygun olarak yapılıyor.
Yenidoğan Yoğun Bakım Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Atalay Demirel “Doğum gerçekleştikten sonra karşılaşılabilecek sorunlara hazırlıklı olmak, vakitlice saptayıp düzeltici tedavileri yapabilmek ve kalıcı bir sorun olduğunda iyileştirici bakımı yapmak tedavinin ana basamaklarını oluşturur. Bu bakımdan prematüre bebeklerin deneyimli yenidoğan uzmanlarının, çocuk doktorlarının ve yoğun bakımdaki bebeklerin birebir bakımlarından sorumlu olan yenidoğan hemşirelerinin olduğu merkezlerde izlenmesi hayati önem taşımaktadır” diyor.
Prematüre doğan bebeklerde solunumdan enfeksiyona, beyin kanamasından kalp yetmezliğine ve ciddi bağırsak hastalıklarına dek pek çok sağlık sorunu görülebiliyor. En sık, solunum güçlüğü sorun yaratıyor. Akciğerlerimizin kolay açılmasını ve rahat nefes alıp vermemizi sağlayan surfaktan denilen madde bebekte yaklaşık 32. haftadan sonra üretilmeye başladığından bu haftadan önce doğan bebeklerde solunum sıkıntısı çok daha ciddi boyutlarda oluyor. Enfeksiyon riskleri diğer yenidoğanlara göre çok daha yüksek olurken, anne karnındaki bebeklerde emme, yutma ve nefes alıp verme ancak 34-35. haftalarda koordineli sağlanabildiğinden, daha önce dünyaya gelen bebeklerde ciddi sorun yaşanabiliyor.