Serenad
mezbaha soğuğu varken dışarıda,
ağzımda temmuz marka bir sigara.
sinemde bayram havası,
ah üzerim kan kırmızısı
bir elbise.
kurban olursun ama, bu kadar sakin olmama.
-burcum da koç bu arada…-
yalancıktan çay demledim,
çocukluk tarlamdan topladığım otlarla
aş pişirdim.
plastikten yavrularıma bile sessizce seni beklemeyi öğrettim.
anlasana
seni seviyorum.
haydi gel içelim.
-gelirken ekmek almayı unutma.-
iki farklı çatı, iki farklı oda
bilmiyor artık yeni nesil erkekler
nasıl beklenir kızın penceresinin altında
bir, iki, beş, dokuz
yirmi, yirmi beş dakika
bu soğukta.
-belki de bir bağlamayla.-
durmuş saat, tam karşı duvarda
varsa yoksa beş bin beş yüz elli beş adımcık vardır
ikimizin arasında.
neden gelmiyorsun?
kağıttan yaptığın gül solmak üzere, bilmiyorsun.
çayın soğudu, oyun bitmek üzere burada.
-saat kaç?-
milenyum kaplama bir senenin içinde
yakın çağa yaklaşmakla meşgulüz bildiğim kadarıyla.
kontrplak ilişkilerle dolu bu eyalette
evcilik oyunlarından tiksiniyor milletim,
ne mutlu bekârım diyene!
-benim kanaviçem nerede?-
sen üşüdükçe,
ben seni düşündükçe ve özledikçe bir sürü oyun türetiyorum kendime
genelde sen yalan oluyorsun,
ben yalancı.
sen sol yanım,
ben yancı.
gel artık, bak sigaram bitmek üzere.
Rabia Bulduk