Prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde dakikalarca ayakta alkışlanan “Dogman” bu ilgiyi boşa çıkartmamış ve -Altın Palmiye’ye uzanamamış olsa da- başrol oyuncusu Marcello Fonte’ye herkesin hemfikir olduğu biçimde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getirmişti.
İlk gösterimini Cannes Film Festivali’nde yapan “Dogman” haftanın öne çıkan filmlerinden. Onu öne çıkaran yanı ise her şeyden önce başrol oyuncusunun benzersiz performansı. Marcello Fonte’ye Cannes’da En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandıran performansı.
Filmde Marcello’nun hayatı köpekler, arada bir görüp, birlikte dalışa gittikleri küçük kızı ve zaman zaman halı sahada maç yaptığı çevredeki diğer esnaflar arasında geçmektedir. Her ne kadar köpekleri çok sevse de dükkândan kazandığı para ona yetmediği için, ufak miktarlarda kokain satarak ya da arada bir hırsızlık yapar. Arkadaşlarına şoförlük yaparak kızını tatile götürecek parayı temin etmek adına suça da bulaşmakta çekingen değildir. İşte o arkadaşlarından biri de herkese yaka silktiren ve şuursuz aşırılıklarıyla yerel mafyayı dahi sinirlendirmeyi başaran iri kıyım Simone’dir ve Marcello ile aralarındaki tuhaf dostluk ilişkisi yavaş yavaş her ikisinin de yaşadıkları çevreden soyutlanmalarına yol açacaktır. Şiddetin yükseldiği bir finale doğru ilerleyen film bu ikisinin son bir hesaplaşmasına da sahne olacaktır.
Nazik, sevgi dolu bir adam olan Marcello, köpek bakıcılığı yapmaktadır. Hayattaki tek amacı iyi bir baba olmak olan Marcello, eşinden boşandığı için kızı ile istediği kadar görüşememektedir. Ancak baba kız, bir araya geldikleri her anın tadını doyasıya çıkarmaya çalışır. Vaktinin çoğunu bakımını üstlendiği köpekler ile geçiren Marcello’nun hayatı, çocukluk arkadaşı olan Simone’nin hapisten çıkıp, mahalleye geri dönmesi ile bambaşka bir hal alır. Eski bir boksör olan Simone’nin mahalleye geri dönmesi, herkesin huzurunun kaçmasına neden olur. Simone yüzünden kendisini şiddet dolu bir dünyanın içinde bulan Marcello, onurunu kazanmaya çalışırken masumiyetini kaybetmeye başlar.