Seyahat

Zamanının En İhtişamlı Kentlerinden “Ani Harabeleri” (Kars)

Doğu Anadolu’nun gözdesi: Kars farklı kültürlerin ve milletlerin buluşma noktası, ülkemizin güneşi ilk gören sınır kapısı, yaşadığı işgaller, ev sahipliği yaptığı milletler, kültürel yapısı ve sayısız özelliğiyle, sizi kelimenin tam anlamıyla büyüleyecek...

Kars’tan 42 km uzaklıkta Ocaklı Köyü’nde yer alan Ani Tarihi Kenti gerçek bir tarihi hazine. Çin’den Venedik’e 6400km uzanan, dünyanın en önemli ticaret yolu olan İpekyolu‘nun üzerinde, Anadolu platosunun giriş kapısında, 10. yüzyılda Ermeniler tarafından inşa edilen Ani, Anadolu’nun en zengin, en büyük ve etkileyici kenti olarak tarihe geçmiş.

Ermeni Soyundan gelen Bagratlı Kral Aşot’un emri ile kurulan kale kent, başkent haline gelmiştir. En parlak dönemini yaşadığı 11. yüzyılda nüfusu 100.000 kişiye ulaşmış. Ticari öneminin yanı sıra büyük bir dini önemi olan Ani, destanlarda ‘Binbir Kiliseli Kenti’ olarak geçiyor ve muhteşem kiliselere ev sahipliği yapıyor. Ani’nin manevi değeri Meryem Ana ve en büyük katedrali Meryem Ana’ya adanmış. Ayrıca İncil’in ilk dört bölümünün yazarı Matta, Markos, Luka, Yuhanna’ya adanmış insan, aslan, doğa ve kartal figürleri süsleyen kiliseleri var.

Sadece Hristiyanlar için değil başka dinler için de önemlidir Ani Tarihi Kenti. Alpaslan’ın Anadolu kapısından girip yöreyi fethinden sonra, Türklerin Anadolu’da yaptığı ilk camii (1072) Ani’de. Ayrıca Anadolu’nun ilk Zerdüşt tapınağı Ateşgede yine Ani’de yer alıyor. Ayrıca Türklerin Anadolu’da yazdığı ilk kitabe de burada.

Aslında Ani Kenti’ndeki kazırlardan, MÖ 900’lerde Urartu’lar döneminde şehir yapılanması olduğu anlaşılıyor. Hatta Ani ismini Urartular’ın yer tanrıçası An‘dan almış. Kentin olduğu tepenin altı ve vadi tabanlarındaki mağaralar ise yaklaşık MÖ 4500 yıllarından beri kullanılan yerleşim ve mezar alanıymış.

Zamanının En İhtişamlı Kentlerinden “Ani Harabeleri” (Kars)

“Ani Harabeleri” (Kars)

Arpaçay’in yakasına kurulmuş Ani şehri, 10- ve 13. Yüzyıl arasında, Bagratlı krallar Aşot ve II. Simbad döneminde 5 kilometre uzunluğunda çifte surlar ile çevriliymiş. Arpaçay’ın aktığı 100km’lik dik vadi adeta bir sur görevi gördüğü için, doğal koruma altındaki nehir kıyısına surlar yapılmamış. Nehir bugün Ermenistan ile Türkiye arasında doğal bir sınır görevi görüyor.

Ani Kenti’ne savunma surlarının ortasındaki ana kapıdan geçerek girdiğinizde, ikinci sur hattı ile karşılaşıyorsunuz. Ve kente, Selçuklu döneminde üzerine eklenen Aslanlı taş kabartmasının bulunduğu kapıdan giriyorsunuz. Ani tarihi kentindeki yapılarda kullanılan taşlar volkanik kökenli granit, bazalt, andezit gibi taşlar. Bembeyaz karlar arasında yükselen kızıl ve boz renkli yapılar büyülü bir görüntü sergiliyor.

Eğer saat yönünde Ani’yi dolaşırsanız önce Aziz Patrick Kilisesi’ni göreceksiniz. Bu kilisenin diğer isimleri Surp Amenap’rkitch, Halaskar, Prikitch veya yöre insanının verdiği isimle Keçeli Kilise. 1036 yılında yapılmış kilisenin kuzey cephesi yıldırım düşmesi sonucunda tamamen yıkılmış, yarısı yok ama kurtarmak için ciddi bir çalışma yapılıyor. Yapı siyah, beyaz ve gri taşlarla yapılmış.

Sonrasında Doğu yönünde Arpaçay’a inen kayalıkların eteğinde Prens Tigran Honents’in yaptırdığı Surp Kirkor Kilisesi veya diğer adlarıyla Aziz Grigor veya Gregor Kilisesi, yöre insanının verdiği isimle Şirli Kilise’ye geliyorsunuz. Boz, kahve ve kızıl taşlarla yapılmış, güney nişleri ve kapısı yıkık kilisenin merdivenleri göz korkutsa da, içindeki muhteşem fresk süslemeleri görmek için inip çıkmaya değer.

“Ani Harabeleri” (Kars)

“Anadolu’daki İlk Türk Camisi”…

Gezmeye devam, Ani Katedrali veya Azize Meryem Katedrali olarak bilinen, orjinal adı Surp Asdvadzadzin Katedrali olan yapıya geliyoruz. Katedral Ayasofya’nın yıkılan kubbesini onaran ünlü Ermeni mimar Trdat Mendet tarafından, 987-1010 yılları arasında, Yunan haçı planında inşaa edilmiş, ve 10.yy’ın ilk Gotik mimari örneklerinden. Kent Büyük Selçuklu’ya geçtikten sonra, 1064’de Alparslan tarafından Fethiye Camisine çevrilmiş. Dış cephe süslemeleri olan aslan ve kartal kabartmaları ile kitabeleri kısmen sağlam. İçeri girdiğinizde yüksek ve geniş salonla karşılaşıyorsunuz. Ani kentinin ayakta kalan en büyük yapısı olan katedralin kubbesi yıkılmış. Ana apsis içinden üst küçük odaya, rahip odasına çıkış bulunmakta. Bina kırmızı, siyah, kahverengi ve gri taşlardan yapılmış. Kırmızı taşın yarattığı görsellik ve işçiliği çok iyi.

Yürümeye devam edince, Ani Kenti’nin doğu ucundaki Ebul Manuçehr Camisi ’ne geliyorsunuz. Büyük Selçuklu Devleti döneminde 1071–1072 yılında yapılan caminin pencereleri Arpa Çay’a ve Ermenistan topraklarına bakmakta. Alt kat önceden medrese olarak kullanılmış ve bir mezar bulunmakta, kapalı durumda. Cami Arpa Çay’a baktığı için minaresi yapılırken gözetleme kulesi gibi yüksek yapılmış, 99 basamakla çıkılıyor ama kapalı durumda. Yapıda kırmızı ve siyah taşlar kullanılmış. Bu caminin önemi, “Anadolu’daki İlk Türk Camisi” olarak kabul edilmesi.

Ebul Manuçehr Camisi’nin hemen önünde, vadi tabanında Arpaçay üzerinde İpekyolu Taş Köprüsü  bulunmakta. 900’lü yıllarda yapıldığı düşünülmekte. Köprünün iki taraftaki ayakları sağlam ancak kemerler yıkılmış. Ayaklarından birisi Türkiye’de diğeri Ermenistan’da, aradaki dere de iki ülkenin sınırını belirliyor. Köprüden camiye doğru gelen bir patika yol bulunmakta. 1038’de inşaa edilmiş, Surp Hovhannes Kilisesi veya diğer adlarıyla Aghjkaberd Kilisesi, Apostol Kilisesi, Aziz Ioannes Kilisesi, Kız Kalesi Kilisesi, Kız Kalesi, Zak’aria Kilisesi de denilen yapıyı dışarıdan görüyorsunuz. Kırmızı, sarı ve kahverengi taşlar kullanılmış bina 1960 depreminde ciddi hasar görmüş ve içine girilmiyor. Kentin güneyinde Arpa Çay’ın geçtiği derin vadinin karşı yamaçlarında mağaralar ve küçük kale görünmekte. Kentin güney ucunda uçurumlarla çevrili bir alanda kayalıklar üzerinde ulaşılması çok güç bir manastır bulunuyor. 1215 tarihli Bakireler (Rahibeler) Manastırı, Ani’nin ayakta kalan tek manastırı.

“Ani Harabeleri” (Kars)

Gürcü Kilisesi…

Yolu takip ediyoruz, bizi kentin batısına, Bostanlar Deresi’ne bakan yamaca, Abul Hamrants Kilisesi’ne getiriyor. Diğer isimleri Ebul Garip Kilisesi, Polatoğlu Kilisesi ve Aziz Grigor–Gregor Kilisesi. 994 yılında Pahlavuni ailesi yaptırmış. Kırmızı, siyah ve kahverengi taşlarla inşa edilen kilisenin dışı onikigen, içi altı yapraklı yonca şeklinde. Yolu takip ederek giriş yaptığımız Aslanlı Kapı’ya doğru gidiyoruz. Surp Arak’elots Kilisesi diğer adlarıyla Aziz Havariler Kilisesi, Apostle Kilisesi’ni görüyoruz. 1031 yılında Pahlavuni ailesi yaptırmış. Kilise bir dönem kervansaray olarak da kullanılmış. Kırmızı, sarı ve kahverengi taşlar kullanılmış. Kapıya doğru ilerlediğinizde, yanınızda Ateşgede denilen, Zerdüşt Tapınağı–Ateş Tapınağı. Yapının 4. yüzyılda yapıldığı düşünülmekte, üstü ve duvarları yıkık. Ayakta kalan parçaları yuvarlak 4 adet sütun. Gürcüler Ani Kenti’ni 1161 yılında ele geçirdikten sonra dış duvarlar örülmüş ve kilise olarak kullanılmış. Kırmızı, siyah ve sarı taşlar kullanılmış.

Ateşgede’den sonra kapıya doğru solunuzda Gürcü Kilisesi bulunmakta, diğer adı Surp Stephanos Kilisesi. Sadece bir duvarı ayakta duruyor. 1200’lü yılların başında (1161 ile 1218 yılları arasında) yapıldığı düşünülüyor. Kırmızı ve gri taşlar kullanılmış. Aslanlı Kapı’dan nehre doğru giden orta yol üzerinde ise tarihi bir caminin yıkılan minaresinin içinde yan yatmış merdivenleri görebiliyorsunuz. Ani Şehir Surlarına giden yol boyu zamanında pazar yeri ve dükkanların bulunduğu alan. Tandır fırınları, taş yığma yapıların depo odaları görülebiliyor.

Ortaçağ Ermeni kilisesi Kızıl Kilise’de görülmeye değer…

Ayrıca kentin kuzeybatı ucunda Selçuklu Sarayı yer alıyor, harap bir durumda olsa da sahip olduğu taş işçiliğiyle hala dikkat çekici. Yapım yılı kesin olarak bilinmese de, Selçukluların Ani bölgesini fethettikleri dönemde 12. yüzyıl eserlerinden biri olduğu tahmin ediliyor. Dikdörtgen planda bir salon ve çevresindeki odalardan oluşuyor sarayın geometrik yıldız motifleri ve mozaik taç kapısı Selçuklu taş ustalığının çok güzel bir örneği. Ayrıca kentin batısında 990-1020 arasında inşa edilen ve sadece birkaç sütunu ayakta kalan Gagik Kilisesi, karmaşık planı ile ön plana çıkan 1031 tarihli Havariler Kilisesi yer alıyor.

Kente girdiğimiz Aslan Kapı’sından çıkıyor ve kapının dışında Ocaklı Köyü çocukları, ellerinde kendi işledikleri yün örgü işleri, yüzlerinde kocaman gülümsemeleri ile karşımıza çıkıyor, ve tabii ki el işlerini onurlandırmadan edemiyoruz. Eğer zamanınız varsa Ani’nin 15 km kuzeyinde Yağıkesen köyündeki, tamamen orijinal hali ile ayakta kalabilen görkemli Ortaçağ Ermeni kilisesi Kızıl Kilise’de görülmeye değer bir kilise. Büyük bölümü toprak tarafından yutulmuş bir kısmı da yağmalanmış Ani Tarihi Kenti, gerekli ilgi ve özen gösterilmediği için harcadığımız tarihi bir miras. Ani Harabeleri şeklinde hitap edilmesi ise bu enfes tarihi şehre karşı büyük bir ayıp. Yaklaşık 5 km x 8 km büyüklüğündeki şehirdeki hasar görmüş yapılar restore edilirse ortaya bir şaheser çıkacak, ve turizm açısından bir hazineye kavuşacağız.