Serotonin, duygu durum ve davranış üzerinde etkili olan kimyasal bir habercidir. Yeterli miktarda salgılandığında kişinin davranışlarını ve ruh halini olumlu yönde etkiler. Mutluluk hormonu olarak da adlandırılan serotonin tıp dilinde 5-hidroksitriptamin (5HT) olarak bilinir. Bu hormonunun beyin tarafından yeterli miktarda üretilememesi depresyon ve anksiyete başta olmak üzere pek çok sağlık sorununa yol açabilir. Serotonin eksikliğinin tedavisinde daha çok bu hormonun üretimini uyaran anti-depresan ilaçlar reçete edilir. Düzenli ve dengeli beslenme, egzersiz, yoga ve meditasyon ile de doğal yollarla beynimiz tarafından salgılanan serotoninin miktarını arttırabilmemiz mümkündür.
Serotonin, sinir hücreleri arasında sinyaller gönderen bir nörotransmittir. Kimyasal bir sinir hücresi olarak, beyinde ve bağırsaklarda üretilir. Beynin ve bağırsakların yanı sıra az bir miktar kan trombositlerinde ve merkezi sinir sisteminde de bulunur. Birden çok fiziksel ve psikolojik işlev üzerinde etkili olan bir hormondur. Kan-beyin bariyerini geçemediğinden beyin tarafından kullanılan serotoninin mutlaka beyinde üretilmesi gerekir.
Bu hormon, fındık, peynir, kırmızı et gibi birtakım gıdalarda yer alan esansiyel aminoasit tripotofandan yapılır. Triptofan eksikliği ise beynimizdeki serotoninin azalmasına neden olan en önemli etkenlerden biridir.
Vücudumuzun genel sağlığında özel bir yeri bulunan bu hormon, ruh halimizin yanı sıra sosyal davranışlarımız üzerinde de etkilidir. İştahımız, uykumuz, hafızamız, cinsel arzumuz; bu hormondan direk olarak etkilenir. Beynimizde dengeli miktarda serotoninin salgılanması, dış dünya ile daha sıkı bağlar kurmamıza yardımcı olur.
Ancak serotonin az salgılandığında dış dünyayı bir tehdit olarak algılarız. Saldırgan, gergin bir tutum sergileyen, insanları sevmeyen, yalnızlığı tercih eden kişilerin bu şekilde davranmasının en önemli nedeni beyinlerindeki serotonin miktarındaki düşüklüktür.
Bu hormon iştahımız üzerinde de rol oynar. Sürekli tatlı ve hamur işi tüketmek istememizin en önemli nedeni serotonin hormonunun vücutta az salgılanmasıdır Ya da tam tersi bir durum söz konusu olabilir. İçerisinde bulunduğumuz mutsuzluk ve stres, bizde iştah azalmasına neden olarak, kısa sürede kilo vermemize de neden olabilir.
Akıl sağlığımızı koruyabilmemizin yanı sıra fiziksel sağlığımızın da sürekliliği adına vücudumuzda serotoninin ne aşırı ne de az miktarda olmaması gerekir. Serotoninin az salgılanması durumunda halsizlik, sürekli yorgunluk, dışarı çıkacak güç ve enerjiyi bulamama gibi fiziksel aktivitelerimizde pek çok düşüş ile karşılaşabiliriz.
Mide ve bağırsaklarımızda da bulunan seratonin, bağırsak hareketlerinin ve işlevlerinin düzenlenmesine katkıda bulunur. Serotoninin eksikliğinde kişi kabızlık, şişkinlik gibi birtakım sağlık sorunları ile karşılaşabilir.
Serotoninin ruhsal sağlığımızı düzenleyici bir rolü bulunur. Bu hormonun kimyasalı beynimiz tarafından az miktarda salgılandığında depresyon, karamsarlık, anksiyete, gerginlik, sürekli mutsuzluk gibi pek çok ruhsal sağlık sorunu ile karşılaşabiliriz.
Serotonin kimyasalı, beynimizin uyku ve uyanma sürecini kontrol eden bölümlerini uyarmaktan sorumludur. Uyurken ya da uyanıkken beynimizde hangi bölümün uyarıldığı, hangi serotonin reseptörününün (alıcısı) kullanıldığına bağlıdır.
Kanda bulunan trombositler tarafından vücudumuzda bulunan yaraların iyileşmesi ve kapanması için serotonin salgılanır. Küçük kan damarlarını daraltan hormon, kan pıhtılaşmasını sağlayarak, kanamayı durdurur.
Kemik sağlığı üzerinde de oldukça belirleyici olan serotonin, aşırı miktarda salgılandığında kemik zayıflamasına yol açabilir. Sonuç olarak, kişide osteoproz görülebilir.
Beyinde ve vücutta az miktarda serotoninin bulunması, libidoyu yükseltir, fazla salgılanması ise cinsel isteksizliğe yol açar. Yani kişinin sağlıklı bir cinsel yaşama sahip olabilmesi için vücudunda bulunan serotoninin normal seviyelerde olması gerekir.
Serotonin eksikliği belirtileri, depresyon belirtilerine benzer. Ancak depresyon belirtilerinin direk olarak serotonin eksikliğine bağlı olduğunu gösteren az sayıda kanıt vardır. Özellikle yukarıdaki belirtiler, depresyona yatkın olan kişilerde daha yoğun bir şekilde görülür.
Depresyon çoğu zaman serotoninin eksikliği ile ilişkilendirilir. Ancak depresyonun mu bu eksikliğine ya da serotoninin eksikliğinin mi depresyona neden olduğu bilim dünyası tarafından henüz kanıtlanamamıştır. Serotonin eksikliğinin tedavisinde kullanılan depresyon ilaçları ise obeziteye ve Parkinson hastalığına neden olabilir.
Aynı şekilde bu eksiklik, hafıza kaybı ve obeziteyi tetikleyebilir. Migren ataklarının sıklaşması, kronikleşen baş ağrıları, insülin direncinin tetiklenmesi, iştah kaybını takip eden yeme bozuklukları; serotoninin eksikliğinin yol açabileceği diğer sağlık sorunlarıdır. Hatta yapılan bazı araştırmalar sonrasında kalp krizi geçirme riski yüksek olan kişilerin kanında az miktarda seratonin tespit edilmiştir.
Doktorunuz, sizdeki serotoninin eksikliğini tespit edebilmek adına size ruhsal sağlık durumunuza dair birtakım sorular sorabilir. Serotoninin eksikliğinin ya da fazlalığının teşhisinde genellikle kan testinden yararlanılır. Genel olarak, kanınızdaki serotoninin milimetre başına 101-283 nanogram olması gerekir. Ancak bu değer, test ölçümünde kullanılan numunelere göre farklılık gösterebilir.
Depresyon, uyku bozukluğu ve endişe ile ilişkili olan serotonin eksikliğini gidermede doktorlar genelde selektif serotonin geri alım inhibitörü olarak isimlendirilen SSRI ilaçlar reçete ederler. En yaygın SSRI ilaçlar ise Prozoc, Zoloft, Paxil, Celexa, Lexapro, Vilibryd gibi antidepresanlardır. Bu antidepresanlar, serotoninin emilimini engelleyerek, artmasını sağlarlar.
Özellikle güneş ışığına maruz kalınarak, bu hormonun salınımı yükseltilebilir. Vücut tarafından D vitamini alınımı, depresyonu önleyici bir özellik sergiler.
Seratonin içeren bazı gıdalar tüketilerek eksiklik giderilebilir. Yüksek miktarda triptofan içeren gıdaları ve şifalı bitkileri aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:
Mutluluk hormonu olarak da isimlendirilen serotonin hormonunun dengeli bir şekilde salgılanması, kişinin ruhsal dünyasının da dengede seyretmesine olanak tanır. Bu hormon az salgılandığında ise zihni kaygılı düşünceler, öfke patlamaları, panik atak ve depresif düşünceler sarar. Kişi, enerji harcamaktan kaçınır bir hale gelir. Sürekli kendini mutsuz ve halsiz hisseder, kişisel bakımına bile özen göstermemeye başlar.
Bu durumdan hastanın yakın çevresi de etkilenir. Çevresine karşı saldırgan ve öfkeli tavırlar sergileyen hastalar, zamanla yalnızlaşır. Hatta sürekli uykusuzluk çeken, uykusundan uyanan kişiler, zamanla iş hayatında da başarısızlıklarla karşılaşır ve bu durum, hastaların işlerini kaybetmesine bile neden olabilir.
Depresyon tedavisinde kullanılan seratonin içeren ilaçlar, depresyon belirtilerini ciddi anlamda giderir. Ancak bunu nasıl sağladığı henüz keşfedilememiştir. Bazı bilim adamlarına göre, anti depresan ilaçlar, yalnızca kandaki serotonin miktarı üzerinde etkilidir ve beyindeki serotoninin miktarı, SSRI ilaçlardan etkilenmez.
Depresyon, düşük serotonin seviyelerine bağlansa da depresyon-serotonin arasındaki ilişki hala belirsizdir. Tıp dünyasında bu hormonun eksikliğinin depresyona yol açtığını savunan bilim adamlarının dışında depresyona direk neden olmadığını savunan bilim adamlarına da rastlamak mümkündür.
Tıpkı serotonin hormonu gibi dopamin de beyin de yer alan en önemli nörotransmitler yani sinir taşıyıcılar arasında bulunur. Dopamin, daha çok mutluluk ve zevk ile ilişkilidir. Eksikliğinde kişide Parkinson rahatsızlığı, şizofreni gibi ciddi rahatsızlıklar görülebilir.
Dopamin, beyni uyaran bir eksitatör iken, serotonin beyni sakinleştiren bir inhibitördür. Vücut hareketlerimiz yani hareket edebilme kabiliyetimiz üzerinde dopamin etkilidir ancak serotoninin hareketlerimiz üzerinde belirleyiciliği bulunmaz. Dopamin eksikliği bulunan bir hastaya serotonin eksikliği teşhisi konulması, tedaviden başarısız olmasına neden olabilir.
Serotonin içerikli anti depresanlar, kişiyi sakinleştirip, kişinin ruhsal dünyasını dengelese de maalesef ki bazı yan etkilere de neden olur. Mide bulantısı, sersemlik, sürekli uyku hali, kilo alımı, kabızlık, ishal, aşırı neşeli bir ruh hali, cinsel isteksizlik, uyuşukluk hali, bazı sindirim problemleri, anti depresan kullanımının en yaygın yan etkileridir. Aynı zamanda erkeklerde erken boşalma, sertleşememe gibi cinsel işlev bozuklukları da görülebilir.
Serotoninin fazlalığının bir sonucu olan serotonin sendromu, genelde aynı anda iki farklı serotonin takviyesi kullanan kişilerde görülen bir durumdur. Kullanılan ilaçların dozu arttırıldığında ya da yeni bir ilaç daha kullanılmaya başlandığında vücutta seratonin kimyasalı birikebilir. Bu durumda periferik serotonin reseptörleri aşırı miktarda uyarılır.
Kullanılan bazı reçeteli ilaçların, besin takviyelerinin, yasadışı ilaçların bir arada kullanılması, bu sendromu tetikleyebilir. Titreme, ishal, nöbet geçirme şeklindeki belirtiler genelde ilaçların kullanımını takip eden 6-8 saat aralığında görülür.
SSRI ilaçlar ile migren ilaçlarının birlikte alınması, serotonin sendromunun en yaygın nedenidir. Özellikle ekstazi gibi keyif verici ilaçların antidepresanlarla kullanımı, karsinoid tümör ilaçların kullanımı, serotoninin fazla salgılanmasına öncülük edebilir. Antidepresan ilaçların yanı sıra serotonini arttırıcı bitkisel takviyeler kullananlar, risk altındadır.
Bu sendromunun zamanında teşhis ve tedavi edilmemesi ise hayatı tehdit eden birtakım komplikasyonları beraberinde getirebilir. Bu yüzden titreme, kafa karışıklığı ya da baş ağrısı gibi herhangi bir serotonin fazlalığı belirtisi ile karşılaşmanız durumunda acilen doktorunuza görünmeniz gerekir.
Anti-depresan ilaçların düzenli kullanımı, kişide seratonin bağımlığını tetikler. Serotonine bağımlı hale gelen kişi, kendini huzurlu hissetmesine sağlayan ilaçların yanı sıra yasa dışı madde kullanımına da yönelebilir. Örneğin, serotoninin gereğinden fazla salgılanmasına yol açan ekstazi kullanımı, zamanla bir bağımlılığa dönüşür. Uyuşturucu kullanımının tedavisinde aşırı salgılanan serotoninin dengelenmesi gerekir. Bu sayede hasta, oldukça zor olsa da uyuşturucu bağımlılığından kurtulabilir.
Serotoninin az salgılanması, uykuya dalmada zorluk çekmeyi, uyku düzensizliklerini ve uyurken aniden uyanmayı beraberinde getirebilir. Çünkü beyinde uykudan sorumlu alanlar üzerinde bu hormon etkilidir. Serotonin içerikli anti-depresan kullanımı ise tam tersi bir şekilde kişinin daha fazla uyumasına neden olur. Depresyon hastalarının gün boyu kendilerini uykulu hissetmelerinin nedeni anti-depresan kullanmalarıdır.
Günümüzde panik atak, depresyon, anksiyete başta olmak üzere çoğu ruhsal hastalığın tedavisinde SSRI ilaçlar kullanılmaktadır. Obsesif kompülsif kişilik ve bipolar bozukluk, sosyal fobi gibi ruhsal hastalıkların tedavisinde de serotonin içerikli ilaçlar kullanılabilir. Ancak ruhsal sorunların tedavisinde kullanılan SSRI ilaçların kalp-ritim bozuklukları, kilo alımı, bulanık görme, geceleri aşırı terleme vb. pek çok yan etkisi bulunur.
Not : Bu ilaçların mutlaka doktor önerisi ile kullanılmaları gerekir. Her koşulda bir uzmana başvurmalısınız.