Cesur Yeni Dünya, Aldous Huxley’in bir romanı, magnum opus’udur. Brave New World romanın özgün adıdır. Sheakespeare’in zamanında “brave” kelimesi “güzel” anlamına geliyordu, yani kitap’ın asıl manası “Güzel Yeni Dünya” dır. Romanın kurgusu Londra’da 26. yüzyılda geçmektedir ve distopik bir atmosfer mevcuttur.
İngiliz yazar Aldous Huxley’nin 1932 yılında yayımlanan Cesur Yeni Dünya adlı eseri, distopya edebiyatının dünyadaki en güçlü örnekleri arasında yer alıyor. Hiciv türünde yayımladığı eserler ile döneminin en dikkat çekici yazarlarından olan Huxley, Cesur Yeni Dünya’da eleştirel bakış açısını hayal gücü ve kara mizah ile harmanlıyor. Böylece yazar, eserinde geleceğin modern toplumuna ağır bir insanlık dersi veriyor.
Romanını Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasındaki dönemde kaleme alan Aldous Huxley, okurlara 30’lu yılların karamsar atmosferini güçlü bir şekilde hissettiriyor. Savaşın ve gelişen teknolojinin insanlık üzerinde yarattığı etkiye dikkat çeken yazar, eserini 1946’da – İkinci Dünya Savaşı’nın bir yıl sonrasında – yeniden gözden geçiriyor. Kitaba bu süreçte eklediği önsöz ise Huxley’nin eleştiri gücünü en çarpıcı şekliyle ortaya koyuyor.
Kurgubilim klasikleri arasında yer alan bu eser, Huxley`in dünya ölçüsünde tanınmasının yolunu açmıştır. Yazar bu romanında, laburatuvarlarda `seri çocuk üretimi` yöntemiyle beyinleri yıkanan tutsak işçilerin hayatını anlatmaktadır.
Düşlenen yakın geleceğin korkunç dünyasının gerçekleşeceği varsayımından hareket edilir.
Makinalaşmış bir toplumun bir zaman sonra kurulacağını söyler. Burada kurgubilimden öte bir gerçekle de yüzleşiriz adeta. S. H. Burton tarafından sadeleştirilen, Londra basımından Türkçeye çevirilen ve her yaşta insanın ibretle okuyacağı eseri Genç Kuşak Kitaplığı dizisinden sunuyoruz.
Cesur Yeni Dünya romanındaki olaylar, 26’ncı yüzyıl İngiltere’sinde geçiyor. Ancak eserdeki zaman “Ford’dan sonra 632 yılı” olarak adlandırılıyor. Bu bağlamda Henry Ford’un üretim bandını icat etmesi, dönemin insanları tarafından yeni bir milat olarak kabul görüyor. Eserde anlatılan dünya düzeninde “maddiyat ve tüketim” yüceltilirken, “insan” bu düzende sadece bir ürün olarak yer buluyor.
Romanda, tıpkı Avrupa tarihindeki Dokuz Yıl Savaşı gibi bir savaş dönemi oluyor. Sonrasında yaşanan ekonomik darboğazdan sonra ise Cesur Yeni Dünya olarak adlandırılan bir düzen kuruluyor. Bu düzende insan ırkının devamı da üretim bantları ile sağlanıyor. Hastalıklar, savaşlar ve fakirlik gibi zorluklar böylece ortadan kaldırılıyor.
Mutlak huzurun hakim olması için yapılan tüm çalışmaların beraberinde, sanatsal etkinlikler de tamamen yasaklanıyor. Ve bundan dolayı insanlık, kendini tamamen tüketecek zevklerin esiri olarak yaşamını sürdürüyor. Peki, bu gaflet sizce ne zamana kadar sürebilir?
Aldous Huxley 1894’de Surrey’de doğdu. Genç yaşta yakalandığı bir hastalık sonucu görme yetisini büyük ölçüde yitirince, tıp öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bundan sonra edebiyata yönelen Huxley, daha oxford’daki öğrencilik yıllarında iki şiir kitabı yazdı. 1920’den itibaren peş peşe romanlar yayımlayan yazar, Batı medeniyetini alaycı bir dille eleştirdiği eserleriyle ün saldı. Deneysel romancılık tekniğiyle insan aklının işleyişini sorguladı ve uyuşturucu kullanımından mistisizme dek birçok konuyla ilgilendi. Başlıca eserleri şunlardır: Crome Yellow, Music at Night, Brave New World, Eyeless in Gaza.