Saraybosna’nın Romeo ve Juliet’i olan 1993 yılında sarılarak vefat eden iki aşığın yürek burkan hikayesi…
Saraybosna’lı Admira İsmic ve Bosko Brkic çiftinin 1993 yılında sokakta kucaklaşan cansız bedenlerinin görüntüsü, gören herkesi duygulandırıyor. Saraybosna’nın Romeo ve Juliet’i haline gelmiş iki aşığın acı bir sonla biten hikayesi…
Saraybosna’lı Romeo ve Juliet’in Yürek Burkan Hikayesi
1933 Bosna, savaş döneminde, biri Sırp diğeri Müslüman iki gencin ve keskin nişancıların kurşunları ile öldürülen çocukluk aşklarının aynı zamanda yedi gün boyunca kucaklaşan cansız bedenleri…
Bosnalı Romeo ve Juliet’in hikayesi….
Saraybosna Kuşatması (1992-1996), birçok kişinin yaşamlarını, ailelerini ve geleceğini yok etmişti. Bu yok olan kişilerden biri de Bosko Brkic ve dokuz yıllık kız arkadaşı Admira İsmic’di. Biri Sırp diğeri Müslüman bir Bosna’lı olan 25 yaşındaki bu iki genç, yıllarca etnik bir çatışmanın ortasında beklenmedik bir aşk yaşadı.
Giderek kötüleşen kuşatma sonunda Bosko’nun babası vefat etti ve ailesi Sırbistan’a gitti. Bosko ailesiyle birlikte gitmeyerek sevdiği Admira’nın yanında Saraybosna’da kalmayı tercih etti. Bir yıl kuşatma altında yaşayan genç çift, savaşa daha fazla dayanamayarak Bosko’nun ailesinin yanına kaçmaya karar verdiler. Yüklü miktarda para biriktirdikten sonra Sırpların kontrolünde olan Grbavica mahallesi üzerinden geçiş yapabilmek için ücret ödediler.
Daha sonra tam Miljacka Nehri’ni Vrbanja Köprüsü veya diğer adıyla Sauda ve Olga Köprüsü üzerinden geçeceklerdi. Kimsenin onlara ateş etmeyeceğini düşünen iki aşık, 19 Mayıs 1993, saat 17: 00’de köprü üzerinde keskin nişancı tarafından öldürüldüler.
Hırvat birliğinin komutanı olan Dino Kapin’in anlattığına göre;
19 Mayıs 1993, saat 17.00 sıralarında bir erkek ve bir kadının köprüye yaklaştığı görüldü. Bu iki kişi köprünün dibine yaklaştıkları anda bir silah sesi duyuldu ve mermi Bosko Brkic’e çarptı. Bosko Brkic anında vefat etti. Hemen ardından bir silah sesi daha duyuldu ve Admira yaralanarak yere düştü. Yaralı bir şekilde erkek arkadaşının yanına giden Admira, onu kucakladı, ona sarıldı ve 15 dakika sonra orada öldü.
Admira ve Boško’nun unutulmaz fotoğraflarını çeken Amerikalı foto muhabiri Mark H. Milstein, bir röportajda;
“19 Mayıs 1993 sabahı, kendisi için hemen hemen tam bir felaketti” hatırladı: “Öğle yemeğinden sonra, Japon serbest televizyon kameramanı ve Washington Times gazetecisi ile bağlantı kurdum. Birlikte farklı bir şey arayarak şehri dolaştık. Saraybosna’da gittiğimiz her yer hüsranla sonuçlandı. Ancak bunu bir gün aramadan önce, Vrbanja Köprüsü çevresindeki cepheyi kontrol etmeye karar verdik. Bosnalı güçlerin Union Invest binasının yıkıntılarının yakınında bir grup Sırp askerine ateş açmasıyla küçük bir çatışma yaşandı. Aniden 200 metre önümüzde bir Sırp tankı belirdi ve başımızın üzerinden ateş etti. Bir sonraki apartmana doğru koştuk ve kendimizi bir grup Bosnalı askerle birlikte bulduk. Askerlerden biri bana pencereden dışarı bakmam için bağırdı ve köprünün öbür ucunda koşan genç bir kızı ve çocuğu işaret etti. Kameramı aldım ama artık çok geçti. Oğlan ve kız vuruldu.
Kısa bir süre öldüren çifti kimin vurduğu ortaya çıkmadı. Yedi gün boyunca köprüde cansız bedenleri yatan çifti sekizinci gün gece yarısı Sırp güçleri tarafından alındı ve Lukavica’ya gömüldü. Ancak daha sonra Sırp ordusunun Bosnalı savaş esirlerini gece yarısı oraya gitmeye ve cesetleri almaya zorladığı ortaya çıktı. 1996 yılında savaş bittiğinde Admira’nın ailesinin inisiyatifi ve isteği üzerine cenazeleri Saraybosna’daki Lav mezarlığına nakledildi ve birlikte gömüldü.
Bosko’nun annesi Radmilla, ikiliyi “barış sembolü” olarak nitelendirdi, ama Shakespeare’in başyapıtıyla olan karşılaştırmayı reddetti. Aşkları hiçbir zaman yasaklanmadı ve iki ailenin birbirine her zaman saygı duyduğunu söyledi.