Seyahat

İstanbul´un Göbeğinde Mutlaka Görülmesi Gereken “Ihlamur Kasrı”

İstanbul´un göbeğinde görenleri kendine hayran bıraktıran, Ihlamur kasrını ziyaret etmediyseniz mutlaka gezi rotanıza eklemelisiniz. İlk olarak Hacı Hüseyin Bağları olarak anılan daha sonra devlet hazinesine katılan ve hasbahçeye dönüştürülen, Ihlamur kasrının geçmişten günümüze nasıl değişikliklere uğramış sizler için araştırdık. İşte tarihi geçmişi ve göz alıcı yapısıyla “Ihlamur Kasrı”…

Ihlamur Kasrı

Ihlamur kasrı ya da diğer adıyla ıhlamur vadisi, 18. ve 20. yüzyıllar arasında tersâne eminlerinden Hacı Hüseyin Ağa’ya ait bir mesire alanıdır. Tarihî kaynaklardan anlaşıldığına göre “Hacı Hüseyin Bağları” adıyla tanınan mesire yeri, o dönemlerde içinden Fulya deresinin aktığı, ıhlamur ve çınar ağaçlarının gölgelediği, yeşillikler içinde bir yerdi. Günümüzde kasrın yer aldığı vadinin ilk bölümü Sultan III. Ahmed (1703-1730) döneminde, devlet hazinesine katılarak padişaha ait bir hasbahçeye dönüştürülmüştür. Bu hasbahçe Sultan I. Abdülhamid (1774-1789) ve Sultan III. Selim (1789-1807) dönemlerinde de kullanılmıştır.

İstanbul´un Göbeğinde Mutlaka Görülmesi Gereken "Ihlamur Kasrı"

Ihlamur Mesiresi’nin bulunduğu alanda Ihlamur kasırlarının yapımına Sultan Abdülmecid’in döneminde başlanmıştır. Daha sonra alanda yer alan iki yapı; yapıldıkları 1849-1855 yıllarından bu yana kimi zaman “Nüzhetiye” kimi zaman da “Ihlamur Kasırları” adıyla anılmıştır. Ana yapı olan Merasim Köşkü ise ön cephesinde, dönemin beğenisini yansıtan barok çizgiler taşıyan merdiveni, ilginç ve hareketli kabartmalarıyla çarpıcı bir mimarlığa sahiptir. Bir diğer köşk, Maiyet Köşkü ise Padişahın maiyeti, kimi zaman da haremi tarafından kullanılırdı. Bu yapı daha sade bir yapı olmasının yanı sıra, bir orta sofaya açılan köşe odalarından oluşan mekân düzenlemesiyle de daha geleneksel bir görünüm sergiler.

Ihlamur Kasırları, Cumhuriyet’in ilanından sonra TBMM tarafından 1951’de İstanbul Belediyesi’nin kullanımına verilmiş ve “Tanzimat Müzesi” olarak düzenlenmiştir. Daha sonra 1966’da Millî Saraylara devredilmişlerdir. Bu yapılar, özgün eşyaları ve tamamlanan bahçe düzenlemesiyle birlikte 1985’te müze-saray olarak ziyarete açılmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu