19 Temmuzda Netflix’te 3. sezonu yayınlanmaya başlayan La Casa De Papel’de diziye dahil olan yeni şehir isimleri merak konusu oldu.
İlk iki sezondan Raquel Murillo (Itziar Ituño) olarak tanıdığımız eski müfettiş profesöre olan aşkı yüzünden işinden kovulmuştu. La Casa De Papel‘in 3. sezonunda ise herkeste olduğu gibi müfettişinde bir şehri olmalıydı. Yeni sezonda Profesörün müfettişe verdiği şehir ise Lizbon’dur. Peki Lizbon nerededir?
Portekiz’in Başkenti “Lizbon”
Lizbon Portekiz’in başkentidir. Lizbon İstanbul gibi dünyanın 2 yakası olan nadir şehirlerindendir. Avrupa Birliği sınırları içindeki en kalabalık 11. şehridir. Şehir merkezinde 500 bini aşkın insan yaşar ancak çeperdeki ilçelerle birlikte Lizbon’un toplam nüfusu 3 milyonu bulur. Portekiz nüfusunun %27’si sadece Lizbon’da yaşar. Lizbon’un Humberto Delgado Havaalanı yılda 20 milyondan fazla yolcunun geçiş noktasıdır. Roma, Barselona, Atina, Madrid, ve Milano’dan sonra Avrupa’nın en çok turist çeken şehri Lizbon’dur.
Batı Avrupa’nın en eski şehirlerinden biri olan Lizbon’un beşeri tarihi MÖ 1200’lü yıllara dayanır. O dönem Fenikelilerin hakimiyeti altında olan Lizbon’un Antik Çağ’daki ismi tarihi belgelerde Ulyssippo veya Olisippo olarak geçer. Lizbon Katedrali’nin ve Sao Jorge Kalesi’nin çevresinde yapılan arkeolojik çalışmalar ile Fenikelilerin kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Fenikeliler Lizbon limanını ticaret için kullanmıştır. Romalıların şehirdeki hakimiyeti ise iki yüzyıl sürmüştür ve bu dönemde şehrin adı Felicitas Julia olmuştur. Lizbon özellikle Julius Sezar’ın başa geçtiği MÖ 60 yılından itibaren önem kazanmıştır. Kuzey Afrikalı Müslüman bir medeniyet olan Morolar MS 8. yüzyıl’da Lizbon’un yönetimini ele geçirir ve tam 450 yıl ellerinde tutarlar. 1147 yılında Hristiyan Portekizliler ülkelerini ve dolayısıyla Lizbon’u Müslümanların elinden geri alır.
Portekizliler ülkelerini ele geçirerek bundan yaklaşık 350 yıl sonra İspanya’da gerçekleşecek “Reconquista” yılından itibaren önem kazanmıştır. Kuzey Afrikalı Müslüman bir medeniyet olan Morolar MS 8. yüzyıl’da Lizbon’un yönetimini ele geçirir ve tam 450 yıl ellerinde tutarlar. 1147 yılında Hristiyan Portekizliler ülkelerini ve dolayısıyla Lizbon’u Müslümanların elinden geri alır. Portekizliler ülkelerini ele geçirerek bundan yaklaşık 350 yıl sonra İspanya’da gerçekleşecek hareketine ilham vereceklerdir. Ancak Portekiz’in sorunları bununla da bitmez. Zira 1383 yılında Portekiz kralı erkek varis bırakmadan vefat eder. İspanya Kralı Portekiz tahtında hak iddia eder ve 2 ülke arasında savaş başlar. Sonunda Portekiz kralı ilan edilen 1.Joao ile Portekiz bağımsızlığını kazanır. Üstelik 1373 yılında Portekiz İngiltere ile ittifaka girer. Bugün hala 2 ülke arasındaki ittifak ve diplomatik dostluk devam etmektedir.
Portekiz’in Başkenti “Lizbon”da Gezilecek Yerler
Lizbon Katedrali
Aziz Meryem Katedrali olarak da bilinen ve halk arasında kısaca “Sé” diye anılan Lizbon Katedrali Lizbon’daki en eski kilisedir. 1147’de Portekiz’in Hristiyanlar tarafından yeniden ele geçirilmesi adına Kral 1. Alfonso’nun emriyle Lizbon’da inşa edilen katedralde birden çok mimari tarz bir arada bulunur. Nitekim 1147’den bu yana her çağın modası olan mimari ile bu katedrale eklemeler ve restorasyonlar yapılmıştır. Romanesk, gotik, barok, neo-klasik ve rokoko mimarilerinin bir arada görüldüğü Lizbon Katedrali bu yüzden dünyadaki en özel ibadethanelerden biri sayılır. Bu sebeple turistlerin de en çok görmek istediği tarihi yapılardan biridir. Lizbon Katedrali 1910 yılından beri Portekiz’in milli eserleri listesinde bulunur.
Gulbenkian Müzesi
Lizbon’un Avenida de Berna yani Berna Bulvarı üzerinde bulunan Gulbenkian Müzesi 20. yüzyılda yaşamış en zengin insanlardan biri olan Calouste Gulbenkian’ın anısına açılmıştır. Gulbenkian 1869’da Osmanlı İmparatorluğu’nda dünyaya gelir, Orta Doğu’daki petrol işinden bir servet elde eder. Hayatının son yıllarını Portekiz’de geçirir. Salı günleri hariç her gün 10.00-17.45 saatleri arasında ziyaret edilebilen müzede 2 kısım bulunur. İlkinde Gulbenkian’ın dünyanın her yerinden topladığı sanat eserlerinden oluşan şahsi koleksiyonları gezilebilirken ikinci kısımda modern sanat eserlerini görebilirsiniz. Müzede 3.000’den fazla sanat eseri bulunmaktadır. Bir Lizbon seyahati asla Gulbenkian Müzesi ziyaret edilmeden düşünülemez. Avrupa’nın sayılı müzelerinden biri olan Gulbenkian Müzesi, Gulbenkian’ın sanata verdiği değeri gelecek nesillere göstermek üzere ölümünden hemen sonra açılmıştır.
Belem Kulesi
1515 yılında inşasına başlanan Belém Kulesi Portekiz için sembolik anlam taşır çünkü Portekiz’in Altın çağını yaşadığı Coğrafi Keşifler döneminde inşa edilmiştir. Nitekim Belém Kulesi gemilerin okyanusa açılarak yeni topraklar keşfetmeye gittiği Lizbon Limanı’nda bulunur. Kulenin mimarisinde Portekiz’e bir zamanlar hükmeden Kuzey Afrika kökenli Müslümanların mimarisinin yanı sıra Portekiz’e özgü Manuelin süslemeleri de açıkça görülmektedir. Lizbon’un sembolü kısa süre içinde Belém Kulesi olmuştur ve günümüzde de böyledir. 1755’teki meşhur Lizbon depremi Lizbon’daki her yapıyı olumsuz etkilediği gibi Belém Kulesi’ne de zarar vermiştir. Şehir merkezinden yaklaşık 2,5 km uzaklıkta bulunsa da mutlaka Belém Kulesi’ni görmeye gitmelisiniz. Kulenin en tepesine çıkıp manzarasını doya doya izlemelisiniz. 14 yaş altı herkese giriş ücretsizdir. Yetişkinler 6 euro ödeyerek kuleye girebilirler. Kulenin hemen yanındaki Kaşifler Anıtı’nı da ziyaret etmeyi unutmayınız.