Günümüzde birçok kişi DNA’nın yapısını James D. Watson ve Francis Crick’in keşfettiğini düşünüyor. Peki bu ikili DNA’nın yapısını neye dayanarak keşfetmişlerdir? İşte DNA’ya Ait İlk Fotoğrafı Çeken Kadın: Rosalind Franklin.
DNA’ya Ait İlk Fotoğrafı Çeken Kadın: Rosalind Franklin
25 Temmuz 1920 tarihinde dünyaya gelen Rosalind Elsie Franklin üstün zekası ve çalışkanlığını küçük yaşlarında fark ettirmeye başlamıştı. Londra’da doğmuş olan Rosalind, zengin ve muhafazakar bir Yahudi ailesinin beş çocuğundan birisiydi. On bir yaşındayken St. Paul Kız Okulu’na kaydettirilmiş ve analitik derslerdeki ilk başarılarını bu okulda göstermiştir. Daha sonra da Newnham Koleji’nde kimya üzerine eğitim görmeye başlamıştır. Eğitim sürecinin ardından Rosalind, İngiliz Kömür Kullanım Araştırma Derneği’ne katıldı. Burada X ışınları ile kömürün yapısı üzerinde çalışmalar yaptı. Daha sonra X ışınları ve diğer kristaller üzerinde araştırmalar yapmak üzere Paris’e gitti. Pariste yoğun bir çalışma içerisinde bulunan Franklin burada grafitteki değişimleri gözlemleyerek kok kömürü ve atom teknolojisi için çok önemli bulgulara imza attı. Bu üç yıllık sürecin ardından İngiltere’ye geri dönerek King’s College London’da biyofizik biriminde çalışmalar yapmaya başladı.
King’s College London’da çalışmaları ekip halinde ilerletiyorlardı ve bu ekibin başında John Randall vardı. Rabdall, Franklin’e asli görevinin yanı sıra DNA üzerinde inceleme yapmasını söyledi. Aynı ekip içerisinde bulunan Maurice Wilkins, King’s College London’da çalışmaları ekip halinde ilerletiyorlardı ve bu ekibin başında John Randall vardı. Rabdall, Franklin’e asli görevinin yanı sıra DNA üzerinde inceleme yapmasını söyledi. Aynı ekip içerisinde bulunan Maurice Wilkins, kendisini Franklin’e rakip olarak görmekteydi. Rosalind, Maurice ve hem ekibin bir üyesi hem de Rosalind’in öğrencisi olan Raymond Gosling burada DNA’nın sarmal yapısına dair ipuçları elde etmişlerdi. Bu süreçte Franklin, DNA’ya ait oldukça net bir X-Ray fotoğrafı çekmişti ve bu sayede DNA’nın yoğunluğuyla hücre boyutuna ulaşabilmişlerdi. Rosalind’in DNA üzerine çalışmalara başladığı bu dönemde Cambridge Üniversitesi’nin Cavendish Laboratuvar’ında James D. Watson ve Francis Crick de DNA üzerine incelemeler yapıyordu.
25 Nisan 1953 tarihinde de DNA’nın sarmal yapısını keşfettiler
1953 yılında ise Watson o dönem Amerika’da yine aynı konu üzerine incelemeler yapan Linus Pauling’in çalışmalarını alarak Rosalind’e gitti. Zaten kendisini Franklin’e rakip olarak gören Wilkins’in yanına giderek Rosalind’in çalışmalarını görmek istedi. Wilkins, Rosalind’in izni olmaksızın Rosalind’e ait olan DNA fotoğrafını Watson’a gösterdi ve Watson bunun karşılığında Wilkins’e Pauling’in çalışmalarını verdi. Watson’ın DNA’nın fotoğrafını görmüş olması daha sonra Crick ile hayatın sırrını buldukları iddiasında bulunmalarına büyük bir ilham olmuştu. Kısa süre sonra, 25 Nisan 1953 tarihinde de DNA’nın sarmal yapısını keşfettiklerini kamuoyuna açıkladılar. Watson ve Crick ise DNA’nın sarmal yapısına Franklin’in çekmiş olduğu fotoğraf sayesinde ulaştıklarını ise belirtme ihtiyacı duymadılar. Kamuoyuna belirtilen tek şey ise: ‘’Franklin ve Wilkins’in yayımlanmamış makalelerinden yararlandık’’ idi.
1958 yılında ise maruz kaldığı yoğun X ışını ve radyasyon sebebiyle yumurtalık kanseri olan Rosalind Franklin, 16 Nisan günü, Watson ve Crick’in Franklin’e ait DNA fotoğrafı sayesinde kazanacakları Nobel Ödülü’nü göremeden hayata gözlerini yumdu.