TRT 1‘in heyecanla izlenen dizisi Vuslat her bölümü ayrı bir merakla devam etmektedir. Söylenen sözler oynanan oyun gibi. Peki her bölüm Salih Baba’nın oynadığı oyun olan Santranc-ı Urefa (Ariflerin Santrancı) nedir? Nasıl oynanır?
“Satranc-ı Urefa” Vuslat Dizisinde ki Oyun Nedir?
Vuslat dizisinin de oynanan oyun Satranc-ı Urefa, Büyük Tasavvuf Alimi Muhyiddin İbn-i Arabi tarafından tasavvuf yolunu öğrencilerine öğretmek üzere geliştirilmiş bir oyundur. Halk arasında ‘Yılanlı Dama’ olarak bilinir. ‘Urefa’ arifler demektir, Arif ise bilen demektir bilenlerin satrancı…
Oyunun amacı tasavvuf yolunda ilerleyen salik’in karşısına çıkabilecek durumları öğretmek ve yolun güzel ve tehlikeli yönlerini kavratmaktır. Oyun zar atarak oynanıyor. Oyuna altı atarak başlanabiliyor. Burada altı sayısı tüm kötülüklerin ve kötü huyların terki anlamını taşıyor ve ilk altı basamaktaki kötü huyların terki ile seyr başlamış oluyor. Bazen ulaşılan basamaktan geri düşülüyor bazen ise ulaşılan basamak sayesinde ileri sıçramalar yapılabiliyor. Oyun 101 basamaktan oluşuyor.
İlk basamak olan zillet (alçaklık) basamağı ile başlıyor ve son basamak visal (kavuşmak) basamağı ile sona eriyor ve oyuncu üzerine ulaştığı her basamağı açıklamak ve yorumlamak zorunda bırakılıyor. Oyunda kötü huylardan ya da gururlanma, kendini beğenme, böbürlenme gibi durumların oluşabileceği ya da bizzat oluştuğu basamaklar bulunuyor ve buralarda yılanlar bekliyor. Bu durumda basamak kaybediliyor. Bazı durumlarda ilk basamağa kadar inilebiliyor. Bazen ise sona ulaştırıcı basamaklara geliniyor ve buralardan visale ulaşılabiliyor. Örneğin 87. basamak olan muhabbet (sevmek) basamağı doğrudan 101. basamağa yani visale (kavuşmaya) ulaştırabiliyor.
Vuslat – Salih Baba Satranc-ı Urefa’yı Anlatıyor..
Ariflerin Satrancının Manası
- Kul (abd) ve kısımları
- Yokluk (adem) ve kısımları
- Yok (ma’dûm) ve kısımları
- Varlık (vücut) ve kısımları
- Var olan (mevcud) ve kısımları
- Yolculuk (seyr) ve çeşitleri
- Yolcu (sâir), menzilleri ve makamları
- Kazanan ve dereceleri
- Kaybeden ve derekeleri
- Bu satrancı idare eden fâil/özne
- Bu satrançta idare edilen mef’ûl/nesne
Birinci onluğun üzerindeki makamlara yükselen kişinin geri dönmesi yerilmiştir ve cezası vardır; tövbesini yenilemesi, yolculuğa yeniden başlaması ve Allah’ın rahmetinden ümit kesmemesi gerekir. En alt tabakaya geri dönmenin sebebi; içinde kanca bulunan ve kişiyi en alt tabakanın derekelerinden birine çekip sürükleyen yedi makamdan birinde ikamet ederek orayı yurt edinmektir. Sözü edilen derekeler şunlardır:
- Edebi Az (11); kişiyi Kötü Fiillere (9)
- Kötü Sohbet (30); kişiyi Cehalete (7)
- Hasta Akıl (32); kişiyi Mezellete (5)
- Cehl (33); kişiyi Toprak Altına (6)
- Riyâ (51); kişiyi Kine (8)
- Gurur (91); kişiyi Mihnete (10)
- Şeytan (100); kişiyi Arzuya (4) geri döndürür.
İkinci tabakaya geri dönmenin sebebi, şu iki makamdan birinde ikamet etmektir
- Haset (34); kişiyi Büyük Denize (16)
- Harabeler (45); kişiyi Kötü Huya (18) geri döndürür.
Yolcunun Allah’ın rahmetinden ve rahata kavuşmaktan ümidini kesmemesi, çok tövbe edip Allah’a dönmesi ve Allah’a iyi zan beslemesi gerekir.
Yükselmenin sebebi ise şu sekiz makamda ikamet etmektir:
- Mecâzî Aşk (23); kişiyi Hakikî Aşka (44)
- Çıplağa Acıma (29); kişiyi İyi Huya (57)
- İyi Sohbet (40); kişiyi İyi Fiillere (64)
- Tahkikler (48); kişiyi Ulvî âleme (66)
- Allah’ın Yolunda (50); kişiyi Cennete (74)
- Şecâat (55); kişiyi Şehâdete (90)
- Kâmil Mürşit (62); kişiyi Bekâ Billaha (96)
- İlim (69); kişiyi Muhammedî Mülke (94) yükseltir.
Yolculuğunda başarıya ulaşmak isteyen kişi, elinden tutarak ona tevhîd hazretine ulaşıncaya kadar rehberlik edecek bir şeyhe muhtaçtır. Söz konusu hazrete ulaşan yolcu, varlık sahnesinde beliren her şeyin yegâne failinin Allah Teâlâ olduğunu görür. Kul, amellerin zuhuru için bir mazhardır; Çünkü ameller birer arazdır ve araz ancak bir cisimde zuhur eder. Yani kulun kol ve bacak gibi organları olmasaydı Allah Teâlâ’nın ne varlık âleminde bir fiili zuhur eder, ne de bir kimseye had/ceza uygulanırdı.
“Satranc-ı Urefa” Neden Önemlidir?
İnsanı, başta gurur olmak üzere kazanma hırsı ve kazanma adına her türlü yolu serbest ve her hamleyi neredeyse mübah olarak gören günümüz oyunları gibi nefsin karanlıklarına çekmez ve karanlıkta olan nefsleri de aydınlık bir yolculuğa çıkartır. Bununla birlikte en önemli husus olan konuda insan varlığını aydınlatır ve gerçeklere pencere açar. Açılan pencereden ruhlara ışıklar saçılır ve insan anlar ki geçici bir dünyanın nefs oyunları sadece bir oyalanmadan ibarettir. Oyalanan nefsler ise asla göründüğü gibi değildir. İnsan ancak visalde (Vuslat) mutmain bir benlik noktasına ulaşabilir. İçsel ve ebedi saadet ancak bu yolla temin edilir. Çoğu zaman boşa geçen bir ömürde boş işlerle uğraşmamak için güzelce vakit geçirmemizi sağlayabilecek ve insani mertebelerde ilerletebilecek değerli bir vasıtadır.